Ecdat yadigarı fabrikanın asırlık tezgahlarında üretim sürüyor

Osmanlı'nın değerli kurumları arasında yer alan ve sarayların döşemelik ile perdelik ihtiyacını karşılamak üzere faaliyetlerine başlayan Hereke Fabrika-i Hümayunu'da, 180 yıldır geleneksel yöntemlerle kumaş üretiliyor. Bursa'dan getirilen ipeklerin binbir emekle ipliğe dönüştüğü fabrikada üretilen her bir kumaş, zanaatkarların alın terini taşıyor.

Ecdat yadigarı fabrikanın asırlık tezgahlarında üretim sürüyor

Osmanlı’nın değerli kurumları arasında yer alan ve sarayların döşemelik ile perdelik ihtiyacını karşılamak üzere faaliyetlerine başlayan Hereke Fabrika-i Hümayunu’da, 180 yıldır geleneksel yöntemlerle kumaş üretiliyor. Bursa’dan getirilen ipeklerin binbir emekle ipliğe dönüştüğü fabrikada üretilen her bir kumaş, zanaatkarların alın terini taşıyor.

Körfez ilçesine bağlı Hereke bölgesinde 1843 yılında iki kardeş tarafından geniş bir atölye olarak kurulan fabrika, 1845 yılında Osmanlı Devleti’nin sanayi atılımları ile saraya bağlandı. 1845 yılından sonra, "Hereke Fabrika-i Hümayunu" ismiyle faaliyetini sürdürmeye başlayan fabrikada, ilk olarak sarayların perdelik ile döşemelik talebi karşılanırken, daha sonra halı da dokunmaya başladı. Bölmelerden oluşan fabrikada erkekler ipek, kadınlar ise yün ürünler işliyor.

Asırlık makinelerle çalışıyorlar

Günümüzde hala milli sarayların perdelik ve döşemelik ihtiyacını karşılayan fabrikada, 1843 yılından kalma orijinal jakarlı el makinalarında dokunan kumaşlar, birer "sanat eseri" değeri taşıyor. Osmanlı döneminin orijinal kumaş numunelerinin birebir aynısını yapan zanaatkarlar, eski teknikle çalışıyor. Yıllık bin metre kumaş üreten çalışanların, 60 santimetre kumaşı üretebilmek için mekanizmaya yaklaşık 3 bin 600 kez ayak basması gerekiyor.

Kabe örtüsü de burada üretildi

Ünü tüm dünyaya yayılan fabrikada, 1920’li yıllarda Kabe örtüsü de üretildi. Osmanlı’nın değerli kurumları arasında yer alan ve imparatorluk yaşantısını renklendiren Hereke Fabrika-i Hümayunu’da, Bursa’dan getirilen ipekleri ipliğe dönüştüren çalışanlar, binbir emekle kumaş üretiyor.

"Kumaşlarımızın tarihi değeri var"

17 yıldır fabrikada görev yapan Yusuf Yıldırım, "Fabrikamız 1843 yılından beri faaliyet göstermektedir. İpekli kumaş üretiyoruz. Milli saraylarımızın döşemelik ve perdelik ihtiyacını karşılıyoruz. Jakar ve armür mekaniği ile çalışmaktayız. Kumaşlarımızın tarihi değeri var. Kumaşlarımızı el yapımıdır. Tezgahlarımız 1843 yılından beri aynı çalışıyor. Mekaniğimiz ve sistemimiz o zamandan beri değişmedi. Bazen tezgahlarımızda değişiklik olabiliyor. 1986 yılında yapılmış tezgahlarımız da mevcut. Bu fabrika ilk olarak özel olarak kuruluyor daha sonradan devlet eline geçiyor. Zamanında Kabe örtüsü de burada dokunuyor. Piyasaya satışımız yok, sadece devlet büyüklerine ve milli saraylara yapılıyor" dedi.

"Türkiye’de bizim gibi elle üretim yapan bir sistem yok"

16 tezgahla üretim yapıldığını söyleyen Yıldırım, "Yıllık bin metre kumaş üretiyoruz. Bir kumaşımız ortalama 60 santimetre civarıdır. 60 santimetre kumaşı yapmak için günlük 3 bin, 3 bin 600 arası mekanizmaya ayak basmak gerekiyor. Kumaşları saf ipekten yapıyoruz. Kadife döşemelik yaptığımız da oluyor. Kadifenin sistemi daha farklıdır. Kadife ustasını özel olarak yetiştiriyoruz. Kadife de kesme işlemi var, diğer dokuma tekniklerinde öyle bir kesim işlemi yok. Kadifede makara sistemi vardır. Kadifede ortalama 10 bin telle çalışmaktayız. Kadife çok özel bir kumaş oluyor. Türkiye’de bizim gibi elle üretim yapan bir sistem yok. Biz tarihi sürdürmeye çalışıyoruz. Döşemelik yapan fabrikalar elbette ki var ancak onlar sanat değeri taşımıyor çünkü el sistemi ile çalışan yok. Bizim el emeği göz nuru bir iş. Yüzde yüz ipekle döşemelik ve perdelikleri yapıyoruz. İpekler Bursa’dan geliyor ancak tüm işlemler burada yapılıyor" diye konuştu.